1. Çi - Çi 'nin kaderi
Kader üzerine düşünmeyen var mıdır? Bazen birisiyle tanışırız ve yaşamımızın akışı değişir. O kişiyle neden tanıştığımız hatta bu tanışmanın zamanlaması hep bir soru işareti olarak kalır. Öyle şeyler başımızdan geçer ki raslantıların belirleyiciliğine inanmaktan kendimizi alı koyamayız. İşte böyle durumlarda gel de herkesin kaderini kendisinin belirlediğine inan.
Rastlantılar iyi şekilde sonuçlandığında sorun yoktur hatta bu durumları hep iyi anılarla hatırlarız. Hızır'ın yetişmesi bile bu şekilde oluşturulmuş bir mittir. Peki durum olumsuz sonuçlanırsa? Yani rasltantıdan biz zararlı çıkarsak ne düşüneceğiz? Sanırım böyle anlarda şeytan'ın gelmişi ve geçmişi ile ilgili iyi dileklerimizi sunuyoruz. Karışık konular.....
Öykümüzün kahramanları:
a. Çi - Çi : İkiye bölünmüş ülkesinin bir parçasını yönetiyor ve Çinliler ve müttefikleri ile her fırsatta hesaplaşıyordu ( kendisine hakaret eden K'ang -Chü hükümdarını ve eşi prensesi ve bir kaç yüz K'ang -Chü soylusunu kılıçtan geçirmek -daha doğrusu kılıçla parça parça doğratarak nehre attırmıştır.-gibi başarılı işlerle uğraşıyordu.) . Ordusuyla ortalıkta dolaştıkça elde ettiği ganimetler arttı. Hem ganimetleri saklamak hem de diğer lojistik koşullar nedeniyle bir üs gereksinimi duydu. İşte bu anda bir kale inşa etmeye karar verdi. Bu kale nerdeydi biliyor musunuz? İlkokuldan üniversiteye kadar tüm tarih derslerinden anımsayacağınız Talas'ta. Hani şu Çinlilerle araplar kapışırken, Çinlilerle savaşmaktan başka hiç bir ortak noktamızın olmadığı ve sırf bu nedenle onlara destek olmaya karar verdiğimiz Talas Savaşı'nın geçtiği yer. Ancak yaklaşık 700 yıl öncesinde.
Bu kalenin özelliği Roma istihkamlarına uygun inşa edilmiş olması. Romalılar mı? Onlar da nereden çıktılar? Bu başlıbaşına ayrı bir öykü olmakla birlikte kısaca Parthların armağanı diyebiliriz. Ama evet bu kalenin yapımında ve biraz sonra anlatacağımız gibi Çinlilerle yapılan savaşta Romalılar görev almış( yüz kadar piyade ).
İşler yolunda gibi gözüküyordu. Ancak aynı zamanlarda, yakınlarında, daha önce hiç tanışmadığı hatta kişisel hiç bir husumetinin olmadığı birisi vardı ki işte Çi-Çi'nin kaderini bu adamın hırsı belirleyecekti.
b. C'hen T'ang : Çinli bir memur. Yetenekli ve iyi eğitimli olduğu söyleniyor. Ama suç işlediği için hapse atılıyor. O dönemdeki yasalar gereği batı sınırlarındaki bir göreve talip olması ile hapis cezası zorlu bir görevle değiştiriliyor. Böylece C'hen T'ang öykünün geçtiği bölgeye gelir. İşte böylece belki de bir anlamda tarihin akışını değiştirecek olaylar gelişmeye başlar.
C'hen T'ang hapisten kurtulmuştur ve merkezden uzak Batı'ya gelşmiştir gelmesine de aklı hep Başkenttedir. Ne pahasına olursa olsun merkeze kendini sevdirmeyi ve tekrar önemli bir göreve atanmayı kafasına koymuştur. Kabak da tahmin edeceğiniz gibi zavallı (?) Çi-Çi'nin başına patlayacaktır. Çünkü zaten mahrumiyet bölgesi olan bu coğrafyada Çi-Çi gibi bir baş belasını ortadan kaldırabilirse merkezin ilgisini çekebileceğini düşünür.
Sadece düşünmekle de kalmaz tabi ki. Bölge valisi bu macera arayan adama alet olmamaya çalıştı. Sefer düzenlemesine izin vermedi. Ancak gel gör ki onun hasta olduğu bir anda sahte bir emirle orduyu toplayarak sefere çıktı C'hen T'ang. Ne hırsmış arkadaş!
Aslında sefer çok iyi başlamamış. Önce ağırlıklarını K'ang Chü'lere kaptıran C'hen yılmayarak peşlerine düşmüş ve yeniden ganimetini almayı başarmış. Nihayetinde Çi-Çi'nin kalesinin önüne gelip pozisyonunu almış. Kaleyi savunan balık sırtı biçiminde dizilmiş garip askerlerden söz ediyor kaynaklar. Tanmin edeceğiniz gibi bunlar bizim Romalı lejyonerler. Çinliler, kısa kılıç ve kargılı bu askerlerle bayağı eğlenmişler. Öyle ya, yakın savaş için dizilen ve alet edavatı bu tip savaşa uygun askerlerin karşısında yüz yüze savaştan çok oklarla birbirini yoklayan ve düşmanın zayıf noktalarını belirledikten sonra saldırıya geçen savaşçılar birbirlerini anlamamışlardır. Hatta kendini savunmaya çalışan bu garip askerlere ok atarak epeyce eğlenmiş Çinliler. Ok atışı başladığında ok sağanağı o kadar artmış ki hiç kimse doğru düzgün direnemediği gibi Çi-Çi bile burnundan yaralanıp dinlenmek üzere sarayına çekilmek zorunda kalmış.
Karşı ok saldırısı Çinli ok atma makinelerinin Hunlu okçuların ok atış menzilinin dışında olması nedeniyle başarısız olmuş. Kale savunması için yere dikilen kazıkların Çinliler tarafından yakılarak geçilmesi üzerine savunma düşmüş. Sonuçta C'hen T'ang Çi-Çi'nin kellesini kestirmiş ve merkeze göndermiş. Değerli bir hediye verdiği için ödüllendirilmiş. Emeline ermiş anlayacağınız.
2. Zhang Qian'ın azmi
Çin imparatorlarının en ilginçlerinden birisi Wu-Ti'dir. Bir yanda hiç yılmadan düzenli ordular kurup özellikle Hiong -Nu'lar ve diğer barbarlara karşı seferler düzenlemiş ( bence hepsinde de başarısız olmuştur ancak bu ayrı bir konu ) diğer yanda da sıkı diplomatik ilişkiler kurmaya özen göstermiştir. Özellikle de düşmanlarının düşmanlarıyla. Bu politikanın bir sonucu olarak barbarlarla iyi geçinemeyen kavimlere onları müttefik olarak kazanmak amacıyla elçiler gönderilmiştir. İşte Zhang Qian bu elçilerden biridir ve bana sorarsanız onun başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.
Yüeçilere iyi niyet ziyareti için yola çıkan Qian Hiong -Nu'ların bir kolunun eline esir düşer ve kendini kurtarması tam 10 yılını alır. Aman tanrım! Bir çeşit görev riski...Peki kurtulunca ne yapmış dersiniz ? Normal insanlar her halde geri dönerdi ama Qian devam etmiş, görev emrini almış bir kere.
Sonunda Fergana'ya varır. Yüeçilerin hükümdarı tarafından kabul edilir. İmparatorunun planlarını anlatır. Kendilerine barbarlara karşı yardımcı olabileceklerini falan anlatır. Ama yüeçiler "şu anda keyfimiz yerinde" diyerek Qian'ın anlattıklarına itibar etmezler. Qian da büyük hayal kırıklığı ile ( kısacası kös kös ) geri dönmeye başlar. Ama tahmin edin bakalım yolda ne olur?
Hiong - Nu'ların eline düşer yeniden. Adamda şans diye bir şey yok herhalde. Neyse bu sefer esareti sadece bir yıl sürer. Bir yıl sonra ellerinden kurtulur ve eve dönmesi de iki yılını alır. Görev tamamlanmıştır. 13 yıl sürse de...
Nasıl bir görev azmi ama? Zhang Qian'dan bizde 10 tane olsa her halde aya bayrağımızı dikerdik....
İşte bu kişi Çin'in batı sınırlarını tamamıyle gezdiği ve hatta orada yaşayan insanlarla uzun bir süre beraber olduğu için Çin'in batı politikasını belirleyen kişi olarak tarihe geçecektir. Hatta kimilerine göre bugün İpek Yolu olarak bildiğimiz ticaret yolunun da kaşifidir.
15 Mart 2008 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder