27 Ocak 2008 Pazar

popüler tarih çalışmaları

İnsanoğlunun düşünce gücü karşısında şapka çıkarmamak elde mi? Sorunlar karşısında kendisini gösteren en önemli yetkinliğimiz de bu değil midir? Kimi insan karşılaştığı soruna öyle bir çözüm bulur ki yüzyıllar geçer ve yine de kendisinden söz edilir. Sorunun kendisinden daha büyük bir pencereden bakabilmek bize müthiş çözümler sunuyor. Ama bunu kaçımız başarabiliyor? Bunu yapabildiğiniz takdirde zamanınızın ötesinde de sizden söz ediliyor.

Lafı uzatmayayım. İşte size tarihin derinliklerinden özenle seçilmiş ve yaratıcı, sorun çözücü olmaları bakımından zamanlarının ötesinde olmayı hakeden iki olay.

1. Syracusa'lı Agathokles:

M.Ö. 310-305 yıllarında geçer öykümüz. Kartacalılar o dönemde Akdeniz'in en önemli güçlerindendir. Ticarete önem veren üstün bir kültür ve medeniyet kurmuşlardır. Bütün Akdeniz coğrafyasına dağılmış üsleri bulunmaktadır. Sorunları savaştan çok diplomasi ile çözmeyi meziyet bilirler. Ama savaş gerekirse kaçmazlardı. Hatta geniş toprakları olmadığı ve kaynaklarının tahrip olmasını istemedikleri için karşılaşmayı hep düşmanlarının topraklarında kabul ederlerdi. Kısacası Kartacalılar saldırırdı. Bütün komşularından bir şeyler öğrenmişlerdir. Orduları gerek doğu komşuları Perslerden savaş taktikleri öğrenmiş gerekse de Yunanlı Hoplitler gibi falanks düzeninde savaşabilmekteydi.

İşte bu güçlü Kartaca'nın müttefikiydi Agathokles. Ancak zamanla Kartacalıların rakipleri Yunanlılar ve Roma ile ittifaklar kurdu. Sen misin beni terkeden? Kartaca'nın yanıtı gecikmedi, sonuçta ortalığı rakiplerine bırakacak değillerdi. Topladılar donanmayı, orduyu Syracusa'ya dayandılar. Kuşatma altındaki Agathokles çok sıkıntı çekti. Belki teslim olmayı bile düşünmüştür. Ama "pes" demedi. Tam tersine bence kendisini tarihe geçirecek bir planı uygulamaya koydu: Donanmasını ve ordusunu toplayıp Kartaca'yı kuşatmaya gitti. Diodoros'a inanacak olursak 60 gemi ve 14.000 askeri ile Kartacalılara hissetirmeden Afrika'ya geçti. Bu durumu öğrendiklerinde Kartacalıları özellikle de komutanlıların yüzünü görmek isterdim (düşünsenize savaşmak için bir ülkeye gelmişsiniz adamlar ortalığı küçük bir savunma grubu ile size bırakıp sizin ülkenizi fethe gidiyor. Ne kadar ilginç -hatta gülünç- bir çapraşık durum.) Ancak anakarada bulunanlar dehşete düştü ve hemen bir ordu hazırlamaya koyuldular. Şans Agathokles'ten yanaydı, üzerine gönderilen orduyu hezimete uğrattı. Ortalığı yağmalamaya girişti. Başarılı fetihlerde bulundu. Ancak Syracusa'da durumun ciddileşmesi üzerine bir kısım birliği ile yurduna döndü. Ama şansı da dönmüştü. Kartacalılara yenildi.

Agathokles bu müthiş cesaretiyle daha sonraki dönemlerde Roma'ya Kartaca'nın işini nasıl bitireceğini gösterdiği gibi kendine zamanının çok ötesinde de yer bulmayı hakediyor.

2. Herakleios

Herakleıos Bizans krallarının en bahtsızlarından biri olmaya adaydır. Kolay değil bir tarafta Avarlarla sürekli ittifaklar yapmaya çalış hatta onlara ciddi bir miktarlarda düzenli haraç ver,

öte yanda Pers günlerine dönmeyi düşleyen Sasanilerin önce tacizlerine sonra doğrudan işgalleri ile uğraş. Bunların yanında Avarlara yaranmak için uç beyleri biçiminde faaliyet gösteren slavların tacizleri ya da Sasanilerle anlaşmaya çalışan gürcü ve ermenileri durdurmaya çalışmak, biraz daha ötede Avarları kendi alt boylerı saydıkları için onları yakalayıp kendisine teslim edilmesini isteyen Türklerle uğraşmak her halde kolay iş değildir.

Neyse biz konumuza dönelim. 600'lü yılların ilk çeyreğindeyiz. Sasaniler eski güzel günleri hatırlamakta acaba yeniden bir dünya gücü olamaz mıyız diye iç geçirmektedirler. Ülkelerine "aryan ülkesi" demeleri de zaten bu düşün uzantısındadır. Kendi dönemi geldiğinde II.Hüsrev vergileri arttırarak orduyu finanse etti. Güvendiği bir komutanı Horsan'ı- Şehrivaraz diye de çağırmaktadır- bütün ön asya'yı fethetmekle görevlendirdi. Kudüs'ün ardından Şam'ın fethedilmesi süreci hızlandırdı. Bu arada kendisi de boş durmuyor yeni kentler inşa ediyordu. Ordusu küçük asya'da at koşturmaya başlayınca Bizans durumdan fazlasıyla rahatsız oldu. Ama elinden de çok bir şey gelmedi. Çünkü olanca güçleri ile Avarların lideri Bayan'ı durdurmaya çalışıyorlardı. Tabi Bayan'ın Sasanilerce de desteklendiğini söylememize gerek yok. Açıkcası Bizans hem batıdan hem de doğudan sıkıştırılıyordu. Böyle bir dönemde başta olan Herakleios Sasanileri Anadolu'da karşılamak yerine ordusunu topladı ve -büyük olasılıkla Trabzon -üzerinden Hüsrev'in ülkesinin kalbine doğru yola koyuldu. Kalankatlı Moses'a göre " ülkesini ve şehirlerini alan ve onları itaatle koruyan İran birliklerine hücum etmiyor ve savaşa tahrik etmiyordu. İranlıları kendi ülkesinde bırakıp ordusuyla denizi geçti, yolunu Egerlerin topraklarına uğratarak Ermeniye'ye dahil oldu, Aras Nehri'ni geçti ve büyük Hüsrev Şahın üzerine ansızın hücum etmek istedi."

Sonunda Herakleios Hüsrev'i yendi ve geri çekilmeye zorladı. Hüsrev'in bir suikaste kurban gitmesi de süreci hızlandırdı. Sonuçta bu yıpranmalar Herakleios'a da yar olmadı. Kendini yeni bulan Arap imparatorluğu bu işten en karlı çıkan taraf oldu. Ama bu durum Herakleios'un parlak fikirliliğini değiştirmez.

İşte size kendisine sunulan olanaklarla yetinmeyen, kaderini değiştirmek için çabalayanların öyküsü.

Hiç yorum yok: